2 Haziran 1972 günü sabaha karşı, Muhasebeci Melahat ve Münir Bentürk’ ün nurtopu gibi bir oğulları olmuş ve adını AYTUNÇ koymuşlar; evet bu benim 🙂

Annemin sallanan koltuğuna her oturuşunda anlattığı yaşanmışlığıma göre, çok yaramaz bir çocukmuşum…Önce değerli vazolar kırılmış,ardından komşunun camları…Derken evdekiler yeterli olmayınca hesap kitap yapılmış bir yardımcı ile anlaşmaya karar verilmiş…24 saat dedektör hassasiyeti ile peşimden ayrılmayan bakıcılarım, bu yoğun tempoya fazla dayanamamış ve en kestirme yoldan çıkış kapısını aramaya başlamışlar…Bunu gören ailem,tıpta çareler tükenmez demiş ve beni en yakın psikoloğa götürmüşler…Ancak Doktor’un odasına girdiklerinde beni bulamamışlar… 20 dk’lık yorucu bir maratonun sonunda beni kalorifer borularının üzerinde akrobasi gösterisi yaparken buluvermişler…O gün ,doktor benim “hiperaktif” olduğuma karar vermiş. Herşeye rağmen aradan geçen zamanı umursamadan yine aynı şeyi yaptığımı haykırarak söylemek istiyorum:)

Dans tutkum, o yıllarda başlıyor.Ailemde 7’den 70’e herkesin dans etmesinden büyük keyif alan ben,büyük babam Polis Hüsamettin Bey’in inanılmaz bir dansçı olduğunu dile getirmeden edemem .Dedem Hikmet Bey’e gelince, üzerimdeki emeklerinden ve bugünlere gelmemdeki çabalarından dolayı O’na minnettarım…Abim Aykut, sarışın,mavi gözlü, elektrik elektronik bilgisayar uzmanı…Türkiye’nin en iyileri arasında üst sıralarda yer alan abimin her konuda zıddım olduğunu da belirtmeden geçemem…Ailem bu kadarla da kalmıyor,listeye babamın 2.Hanımından olan kız kardeşim Gizem ve abimin masal perisi kadar büyüleyici kızı Melis’de ekleniyor…Ve sevginin en önemli çıkış noktası olan aile ortamım daha eğlenceli bir hal alıyor…

Eğitim listeme göz attığımızda ,ilk okulu babam ve abimin mezun olma özelliğini de taşıyan özel Vedat Fıratlı İlk Okulunda yatılı olarak okuyorum.Ardından İnönü Ortaokulu’na devam ediyorum ve eğitime ilave olarak okul takımında 3 sene voleybol oynuyorum.Liseyi önce Fatih Vatan’da,ardından Kazım İşmen’de iki kademeli olarak okuyor daha sonra da MEB açık lisede noktalıyorum. Burada da spordan vazgeçmeyerek basketbol takımında kaptan olma ayrıcalığı ile ilerliyorum…Hayatımın artık vazgeçilmez tutkusu olan dans ise; her zaman yan koltuğumda benimle yola devam ediyor…O dönemlerin en popüler dansı olan electrik bogue’yle iyice bütünleşen ben,sonunda yarışmalara katılmak için geri sayım düğmesine basıyorum…

İlk yarışmamda İstanbul 3.sü oluyor ve diğer iki yarışmada ise çıtayı giderek yükselterek önce 2.ardından ise İstanbul 1.’liğine ulaşmanın haklı gururunu yaşıyorum…Bir sabah gündemi takip etmek adına aldığım gazetede hayatımın akışını değiştirecek olan Tolgahan Dans grubunun afişi ile karşılaştığımda hiç tereddütsüz vakit kaybetmeden başvuruda bulunuyorum.Aynı hayal için yaşayan 150 kişiyle yaptığım zorlu mücadelenin ardından ilk 3’e girme başarısını göstererek 1986 yılında TRT ile ilk TV çekimlerime başlayarak profesyonelliğe geçiyorum…

Günden güne dans notalarının vücudunda hayat bulmasına dayanamayan ben,her yerde ritmin sesine kulak veriyorum.Dansı sokakta,evde,yatakta,otobüste kısacası yaşamın dünya üzerinde hükmünü sürdürdüğü her yerde yapmaya başlıyorum…Artık dans için yaratıldığım düşüncesini iyice kabulleniyor ve tüm dansları öğrenmek adına yoğun istek duymaya başlıyorum…Ve bundan sonrasında ise zamanımın çoğu,farklı ülkelerden getirttiğim dans kasetlerini izlemekle geçiyor…Buna rağmen profesyonellik adına sadece izlemenin yeterli olmadığı kanısına varıyorum…Unutmamak gerekir ki bungee jumping yapanları izlerken sadece heyecan duyarsınız.Ancak onu yaptığınızda hem adrenalini vücudunuzun her hücresinde hisseder hem de adınız cesaretle eşdeğer anılır…İşte ben bu mantık ile yaşamaya başlıyor ve elimden gelen tüm çabayı ortaya döküp en iyisi olmak adına yoğun mücadele için adımlarımı sıklaştırıyorum.Ancak ortada herşeye rağmen ne yazık ki kaldıramadığım bir gerçek de göze çarpıyor.Ne mi?”İnaniyorum ki profesyonel bir eğitmenim olsaydı; dünyada kimseyi üstüme tanımazdım, her dansta dünya şampiyonu olurdum.”… Tüm başarımın büyük bölümünü içimdeki çocuğa borçluyum ve yanlızlığıma rağmen iç sözlüğümde”pes etmek”cümlesi bulunmuyor…

Bildiğim danslar;chacha, rumba, samba, jive, pasadoble, wals, tango, mambo, salsa, merengue, bachata, modern, disco, pop, breakdance, electricbouge, hiphop, twist, charliston, rock n roll, regie, soul, oryantal vs….

90’lı yıllara geldiğimizde sayfanın başında Komedi Dans Üçlüsünü kurup Komikgiller’in eylemlerini komediyle harmanlamış olduğumuzu görüyoruz.Böylelikle görsellik adına yapılmış iyi bir çalışma çıkıyor karşımıza…Başarı arttıkça talep yoğunluğu yaşanması,bizim Funny Boys Komedi Dans Üçlüsünü hayata geçirmemizi sağlıyor…1991 senesinde ise Türkiye hip hop şampiyonasında yine birincilik alan ben,yelpazemi genişleterek hem gruptan ayrılma kararı alıyorum hem de Erberk Ajans’da çok yaygın olmayan manken dansçılığa başlıyorum…Dikkat çekenler arasında olduğum içinde bir çok defilede boy gösterme şansını yakalıyorum…

“Her şey vatan için”diyenlere katılmam ise 1992 senesinde Ankara Etimesgut’da tank şoförü olarak gerçekleşiyor…Vatani görevimi tamamladıktan sonra ise kaldığım yerden devam ediyorum…Dansı çok sevmem işimde beni daha ileri bir başarıya götürdüğü için aynı zamanda artık aranılan bir dansçı olmamı sağlıyor…Müzik dünyasının başarılı isimleri ile yaptığım çalışmalar ise oldukça takdir topluyor…Merak edenler için küçük bir hatırlatma yapacak olursak;Seçil, Hazal, Mine Koşan, Ercan Saatçi, Bendeniz, Pınar Aylin, İzel, Çelik, Hakan Peker, Seda Sayan, Emrah, Defne Samyeli, Levent Erim, Özlem Savaş, Huysuz Virjin, Gülben Ergen, Yonca Evcimik… gibi başarılı sanatçılarla aynı kare içerisinde gözükmenin keyfini yaşıyorum…

Yonca Evcimik’le beraber çalışma kararı aldığımızda ise turne hazırlıkları çoktan başlamıştır bile…Bir çok organizasyonda sahneye çıkan ben,turne dönüşünde ANS Production’da hazırlanan dönemin en popüler programlarından biri” ah kızlar vah erkekler”de animatör olarak çalışmaya başlıyorum.Bu kamera arkası görevde Vale ve hosteslere dans dersleri verip tiyatro bölümleri için skeçler yazıyorum…Bu şekilde 12 bölümü geride bıraktığımız bir günde Valelerden birinin gelmemesinden dolayı kadroda onun yerini almak zorunda kalıyorum…Bu değişiklik izleyiciler tarafından son derece olumlu karşılanınca gelen harika tepkileri dikkate alan yetkililer 52 bölüm boyunca benimle çalışma kararı alıyorlar…Ekran önünde böylesine ön planla yer almak beni, daha geniş kitlelerce tanınan ve sevilen bir isim yapıyor…Bu güzel değişim bana haftada binlerce mektubun gelmesine vesile olurken,ben de yanıt olarak herkese karşı olan sempatimi ,onlara cevap vererek kullanıyorum…Aradan geçen uzun yıllara rağmen hala benim için çok özel ve değerli olan mektupları Kaptan Jack sandığımda sakladığımı söylerken gözlerimdeki ışığı görebilmenizi isterdim doğrusu:)

Ve gelelim 1995 senesinde Yonca Evcimik’den gelen bugünün tabiri boyband,dünün ise Türk müziği için yeni bir sayfası olan teklif”Birkaç İyi Adam”a…Şan ve solfej dersleri alarak kendilerini geliştiren bu müzik ve vokal grubunun hikayesi 4 kişi ile başladı.Ben,Faruk,Murat ve Hakan”BiR kAç İyİ ADaM”single’ını çıkartıp,ardından”öpücük”adlı parçaya klip çektik…Daha geniş bir bilgiye sahip olmak adına”B.İ.A” bölümünü tıklamanız yeterli olacaktır…Ve grubumuz başarılı çıkışını hızlı bir ilerleme ile sürdürürken 1.5 sene sonra Ogün’ün de aramıza katılması ile 5 kişi olarak yere daha sağlam basmaya devam ettik…Sonra ver elini ikinci albüm”Alırım Akıllarını”…

Müzik dünyasında bu gelişmeler yaşanırken ben diğer yanda FFC’de dans dersleri de veriyordum…Başarılı ve yoğun bir programın ardından 1999 senesinde burayı satın alarak binlerce öğrenci yetiştirmeye başladım…

Zaman akıp giderken artık tarihler 2000’li yılları gösteriyor…Sürekli kendimi geliştiren ben, bu yıllarda Latin ateşi salsaya ek zaman tanıyıp bu dansın en iyi isimlerinden”Kral”lakabını taşıyan Carlos Paz’ın workshoplarına katılıyorum…29 Ekim 2001 senesinde SSDD’nin düzenlemiş olduğu yarışmada Türkiye Şampiyonu oluyorum ve bu galibiyet bana yurt dışında kendi ülkemi temsil etme kararı almamda büyük yardım sağlıyor…Ve 2003 yılında İtalya/Torino’da ilk uluslararası yarışmam olan IDO (International Dance Organization)Dünya Salsa Kupası’na Ebru Çapraz ile katılarak 83 çift arasından 31.sıraya yerleşmeyi başarıyoruz…Bu ilk denemede oldukça iyi gözüken skor tablosu atmosfere ısınmaya başladıkça giderek yükseliyor…Yine IDO (International Dance Organization) tarafından düzenlenen 2003 İsviçre/Zürih Avrupa Salsa Şampiyonasında bu kez Mine Akkoyun ile beraber 4.’lük,2004 yılında İngiltere/Londra’da düzenlenen Dünya Profesyonel Salsa Şampiyonasında Duydu Ural ile 3.’lük,2004 İsviçre’de düzenlenen Dünya Salsa Kupasında 1.’lik,2004’de Almanya’da düzenlenen Avrupa Salsa şampiyonasında 1.’lik ve son olarak 2005’de Amerika/Los Angelas’da düzenlenen Mayan International salsa şampiyonasında 1.’lik alarak yoluma devam ediyorum…Geleceğe dair tek bir hedefim var bundan sonrası için”tüm dünyaya Türk insanının nasıl dans ettiğini gösterip vücudum beni bırakana kadar da dansın eğlenceli figürleri arasında yaşamaya devam etmek.Ve tabi ilave bazında ise nefes aldığım süre boyunca yarışıp,yarıştırmak”Öğretip Öğrenmek …diyorum çünkü hala kendimi dans dünyasında bir öğrenci gibi görüyorum dünyanın çeşitli ülkerinde değerli hocalardan kendimi geliştirmek ve yeni teknikleri öğrenmek için dersler almaya gidiyorum bununla da kalmıyor, ben de bir Türk çocuğu olarak dünyanın çeşitli ülkerinde dersler verip showlar yapıyorum ……

Ve son olarak unutmadan;29 nisan 2002 senesinde çalıştırdığım Erenköy Kız Lisesi’nin liseler arası dans yarışmasında İstanbul şampiyonu olması dünya dans gününde aldığım en güzel hediyeydi sanırım…Ve hemen ardından Kültür Koleji’ne transfer olduktan sonra buradaki öğrencilerimden aldığım 2003-2004-2005 2006-2007-2008 yıllarında düzenlenen tüm liselerarası yarışmalarda 1.’lik haberleri ise alkışa değer bir başarı tablosunun farklı renkleriydi…Bu ekiplerin ve diğer muhteşem dünya tatlısı öğrencilerimin yüksek başarılarını görmek istiyorsanız cv’yi yükleyerek işe başlayabilirsiniz…

-Ben Aytunç Bentürk Allahımı,Peygamberimi, Atamı, Vatanımı, Ailemi, Fenerbahçeyi, Öğrencilerimi ve işimi çoook seviyorum.

-Ben Aytunç Bentürk doğayı, hayvanları, insanları, böcekleri, hatta cansız varlıkları ile yaşama ayrı bir boyut kazandıran tüm varlıkları çok seviyorum…

-Kısacası; hayatı ve yaşamayı seviyorum, dans eden tüm insanlara bayılıyorum, dansı seven ve dans eden herkesle bir gün bir yerde muhakkak karşılaşacağımı biliyorum…

Hiç kalbiniz kırılmamış gibi sevin

Kimse izlemiyormuş gibi dans edin…

Saygılarımla

AYTUNÇ BENTÜRK